Ağzımıza Kilit, Ellerimize Zincir Vurmayalım!

Ağzımıza Kilit, Ellerimize Zincir Vurmayalım!

Ortak demokrasi mücadelesinin, temel hak ve özgürlükler mücadelesinin yeri Saraçhane değildir. Demokrasi mücadelesinin müttefiki Kürtlerin, işçilerin yeminli düşmanı Meral Akşener olmadığı gibi gündemi AKP’lilerden daha AKP’li Ekrem İmamoğlu hiç değildir. Emekçiler cephesinde büyük bir akıl tutulması yaşanıyor. Ekrem İmamoğlu’na dair mahkeme kararının ardından yaşananlar bunun en son ve en canlı örneği.

Ekrem İmamoğlu’nun mahkumiyeti, zayıfladıkça azgınlaşan bir hükümetin son hamlesidir ve şaşırtıcı değildir. Kendi halkına uzunca bir süredir, işi kitabına uydurmaya dahi gerek duymadan, savaş açmış bir hükümetten söz ediyoruz. Seçimler yaklaşırken kendine rakip gördüğü sermaye partilerine, elbette bu sefer işi kitabına uydurarak, ve devletin olanaklarını kullanarak saldırıyor.

Kurt postuna bürünmüş kuzu muhalefetin tutumu da şaşırtıcı değil.

Mahkumiyet kararından önce tabii ki Kartal’daki mahkemenin kapısına dayanmadı.

Sonrasında da hükümetin kapısına dayanmak yerine Altılı Masa’daki dengelere oynayan bir seçim mitingi düzenledi.

Hükümet kendisini kıskaç içine aldıkça düzen muhalefeti seçimlere daha da fazla bel bağlıyor, hayalini kurduğu seçim zaferinden daha da emin oluyor.

Bu da şaşırtıcı değil. Onlara boşuna düzen muhalefeti demiyoruz.

Düzen muhalefetinin savaşmaya niyeti yok.

Düzenin sınırları içinde verdiği mücadele ise sadece kendi ikbali için.

#Saraçhane hükümete karşı bir meydan okuma mitingi bile değildi. Düzen muhalefetinin kendi içinde hesaplaştığı bir gösteriydi.

Beakert grevi daha yeni yasaklanmışken, 10 Ocak’ta Anayasa Mahkemesi’nde HDP’nin kapatılması görüşülecekken, Selahattin Demirtaş’tan Figen Yüksekdağ’a, Gülten Kışanak’tan Sebahat Tuncel’e HDP’liler yıllardır hukuksuz bir biçimde içeride tutulurken, Ekrem İmamoğlu’dan bir demokrasi kahramanı yaratmak sadece bir akıl tutulması anlamına gelmez. Emekçileri Altılı Masa’nın iç hesaplaşmalarında figüran durumuna düşürmek, sözüm ona “demokrasi mücadelesi” adına ağzına kilit eline koluna zincir vurmak anlamına da gelir. Halbuki bugün hükümetin pervasızlığının nedeni, emekçilerin kendisinin karşısına bağımsız ve eylemli bir güç olarak çıkamayacağına duyduğu güvendir. Saldırıları durdurmak isteyenlerin görevi, “seçmen iradesine” sahip çıkmak adına İmamoğlu ve Akşener’in arkasında sıraya dizilmek, Altılı Masa’daki adaylık dalaşmasının bir parçası olmak değildir.

Asıl görev emekçileri ve ezilenleri hükümetin karşısına bir kutup olarak dikmektir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde emekçilerin düzen partilerinden bağımsız bir seçeneğini yaratmak bu doğrultuda atılacak ilk adımdır.

Ağzımıza kilit, ellerimize zincir vurmayalım!